25 Eylül 2023 Pazartesi

ŞARTLANMA & İLLÜZYON

 Bireyin tepki ve hareketlerine iki unsur yön verebilir. İlki düşüncesi; ikincisi ise düşüncesini gözlemleyerek elde ettiği algısıdır. Düşüncenin biçimlendirdiği tepki varlığın özüne ait değildir ve şartlanmış zihnin ürünüdür. Düşünce illüzyondur ve şartlanma doğurur. Saf algıdan ötürü verilen tepki ise, zaman düzlemindeki hareketli düşüncenin gözlemlenerek, bütün ve yalın halde görülmesinden ötürü verilir. Bu tepki ve hareket biçimi realiteye hakim olmaktan, yani sevgiden ve özden verilen tepkidir. Dualitenin neden olduğu özgür irade sapmaları bu şekilde giderilebilir. Realiteye bu sağlıklı gözlem biçimiyle hakim olunabilir ve tekamül basamakları tırmanılır.

Şartlanmış zihin, imajların yani duygunun, inancın ve dogmanın kontrolü elinde bulundurduğu ve varlığın illüzyon içerisinde yönlendirildiği zihindir. Zihnin kontrolü büyük oranda varlığın elinde değildir, otomat yaşam biçimleri dahilinde algısı yönlendirilmeye yatkın olan varlık, manipülasyona açıktır. 

Sınırlandırıcılarından kurtulmuş zihin ise bir adım geriye atarak algısını genişleten ve odaklanarak tüm bu yönlendiricilerin ne olduğunu ve neler demek istediğini saf bir biçimde algılayan zihindir. Her şeyin üzerinde olan gerçek, hakikat ve sevgi; bu şartlanmamış zihinde daha yüksek oranda belirebilir.

Varlığın inançlarının, duygularının, düşüncelerinin ve kendisine yön veren her türlü toplumsal kalıbın farkına varabilmesi; kendi özgün yolunu şahsiyet kazanarak yürümesinin ve yüksek karakterli yaşam biçimlerini vicdanıyla geliştirmesinin yolunu açar. İllüzyonun yarattığı ayrılık, bu ayrılığın farkına varılması ve gözlemlenip algılanmasıyla ve onunla bütünleşilmesiyle ortadan kalkar ve anın barındırdığı sevgi varlıkların özünden, döngülerin ardından açığa çıkmaya başlar.

Burak Cömertler


22 Eylül 2023 Cuma

İSTENÇ

 Yöneticiler bir toplumun bilinç, vicdan ve birlik düzeyinin yansıması olan kişilerdir. Toplum bireyleri kendilerini değiştirmediği sürece onları yöneten karakterler de değişmeyecektir. Dönüşüm, irade gösterebilmesi ve sorumluluk alabilmesiyle bireyden başlar. Bu yüzden şikayet etmek anlamsızdır, meseleyi kendinden ayrıştırmaktan ve sorunu dışarda aramaktan başka bir işe yaramaz. Ne zaman ki insan, kendi içindeki çatışma ve korkuyu farkındalıkla giderebilir ve kardeşini koşulsuz olarak kendinden ayrıştırmadan sevebilir; o zaman birlik ruhunun yansıması olan yöneticiyi de kendi içinden çıkaracak hale gelebilir. Kızmak, öfkelenmek ve kaygılanmak için kanalize edilen enerji, dönüşüm için kullanıldığında değişim kaçınılmaz olacaktır.

Özgür irade seçimi bu yoğunluğun temel oyun kuralıdır. Beklenen değişim dışarıda aranarak değil içeriye yönelerek gerçekleşebilir. Sonuç olarak bu durum domino taşı etkisiyle toplumun her ölçekteki birimine ve yönetim kadrolarına kadar yansır. Kimse gökten inip birisinin iç yapısını değiştiremez ve onu yukarı çekemez. Birey değişimi istemeli, gerçeği yalın halde görebilmeli ve iç dinamiklerini revize ederek kendi kendisini ayağa kaldırabilmelidir. 

Hedeflenen değişim hayal ya da umut edilerek değil; hareket geçilerek ve dönüşümü şu anda isteyerek gerçekleştirilebilir.

Burak Cömertler


20 Eylül 2023 Çarşamba

ÇABASIZ

Anlaşılmakta zorlanılan ya da hakkında karar vermekte güçlük çekilen bir durum ya da konunun içerisine çok fazla korku, kaygı, endişe, öfke, haz, kıskançlık vb. duygular karışmıştır. Çünkü, gerçek sevgiden ötürü verilen hiçbir karar ya da tepki çaba gerektirmez. Sevginin açığa çıktığı anda yargı bir kenara bırakılır ve olması gereken bir anda zihinde beliriverir. Odaklanmak, düşüncenin hareketi için zaman düzlemine yönelen varlık enerjisini bir noktada toparlar ve bu sayede algı genişler. Bu durum zihni sakinleştirerek duyguların kontrolünde olan varlığı, duygularını gözlemleyerek idareyi ele alır hale getirir. Varlığın özündeki sevgi bu farkındalık anında açığa çıkmaya başlar.

Duyguların yönlendirici tesirlerinden bu yolla verim alınır. İki seçenek vardır. Duygunun yörüngesinde acı çekerek yaşam döngülerine saplanmak; ikincisi duyguları kendinden ayrıştırmadan gözlemleyerek sevgiye ulaşmak. Duygular varlıkları deneyimin sonunda sevgiye yönlendirmesi için vardır, onlara takılı kalınması için değil. Bu yüzden anın farkındalığı geçmiş ve gelecek imgelerini yaşatmanın ötesindedir. 

Burak Cömertler

18 Eylül 2023 Pazartesi

PARALİZE

Dinsel metinlerde put olarak betimlenen her unsur, varlığın katı inançlarına ve bu yolla şartlanmasına vurgu yapar. Varlık, paralize halde zaman içerisindeki bir imgeye sorgulamadan yönlendirdiği enerjisini, konforunu bozmamak ve ortalığı yakıp yıkmak uğruna sürekli kılar. Dışarıdan bakılıp, etrafından kutsanarak dolaşılan katı kaya parçasının imgesi, içine girilip dehlizlerine bakıldığında, görülmeye ve anlaşılmaya çalışıldığında akışkan ve geçirgen bir hal alır. Kutsal ile kutsal olmayan, put ile aşkın olan, inanç ile sarsılmaz ve devinim eden bu noktada birbirinden ayrılmaya başlar. Akıl eden düşündüğü için değil, düşündüğünü gözlemlediği için algılar. Algıladıkça bakış açısı genişler. Genişledikçe her adımda kendisini yeniden doğurur. Doğurduğu ise saf bir biçimde çabasız elde ettiği farkındalığıdır.

İnanç, varlığın şartlanmasıdır ve bu tutum yalnızca, gerçek, saf bir biçimde görülmek istenildiğinde ortadan kalkabilir. İnanç sabittir, farkındalık ise devinim eder ve gelişkendir. Ataların inanç kalıplarını bu yüzden sorgulamak gerekir. 

Evrim, varlığın kendisine dair farkındalığının yükselmesidir. Bunun için korkmadan yaşamak ve yaşanılanlara dikkatlice odaklanmak gerekir. Varlık özündeki sevginin tezahür etmesi ve kademe kademe şuurun genişlemesi buna bağlıdır. Sevgi, inancın dağıldığı yerde, gerçeğe ulaşıldığında; yani realite kapsamlandığında açığa çıkar. Varlığın hakiki sevinci bu anda belirir ve sınırlandırıcıları ortadan kalkar.

Burak Cömertler

17 Eylül 2023 Pazar

YAKIN

 Mesih bilinci ya da mehdi karakteri, devre sonu yaklaşırken insanın kendisini yine kendi şuur uyanıklığıyla hareket edebilecek hale getirebilmesinin aktif sembolleridir. İdrakin artması, vicdanın gelişmesi ve bilincin dikey ve yatay yönde genişlemesi; kısacası varlığın yüksek benliğine yakın hareket edebilmeye başlaması bu aşamanın karakteristiğidir. Hala dışardan bir görevli varlığın gönderilmesini beklemek, kendi uyanışını yine kendi içine dönerek keşfetmesi ve sorumluluk alması gereken varlıklar için abes ve anlamsızdır. Devrenin bu aşaması, dışarı bakan gözlerin, kendi iradesiyle içe yönelerek ve kendi eşsiz yolunu bularak gerçeğe ulaşması ile tamamlanabilecek bir dönemdir. İnsanın, en büyük yardımcısının yine kendisinin olduğunu ve o gün hesap verebilmek için kendi vicdanıyla yüzleşmesinin kendisine yeteceğini anlaması gerekir.

Varlığın uyanışını ve gelişimini o istemediği sürece hiçbir dış tesir sağlayamaz. Kişi eğer isterse ve irade gösterirse bunu yalnızca kendisi için yapabilir. Bugüne kadar yönlendirilmeye ve dış şartlandırma öğeleriyle kontrol altında tutulmaya alışmış insan artık kendi sorumluluğunu almalı ve yardım beklemenin onu zayıf düşürdüğünü fark etmelidir. 

Burak Cömertler

13 Eylül 2023 Çarşamba

KARARSIZ

 Kararsızlık enerji kaybına yol açar. Herhangi bir konuda ideal kararın verilebilmesi için dikkatle odaklanılması ve varlık enerjisinin zihinde toparlanması gerekir. Durumun neden ve sonuçlarının saf bir biçimde, şartlanmamış bir zihinle algılanması, o kararın sevgiden ötürü vicdani olmasına ya da korku, endişe, kaygı, öfke, kıskançlık vb. duygulardan ötürü verilmesinin yolunu açar. Gerisi sadece tercihtir. Hangisi seçilirse seçilsin gidilecek yol türlü tecrübelerle doludur. Atılan her adım tanrısal kıymetli birer eylemdir ve gözlemcinin kendisini keşfetmesi için fırsatlar doğurur. Bu yolla evrim basamakları tırmanılır ve Sonsuz Yaratan'a hizmet edilir. Bu yüzden akıl ve vicdanın önderliğinde korkmadan karar verilmeli ve gerekli deneyim süreçleri baskılanmadan geçirilmelidir.

Yaşanılanlara dair hissedilen pişmanlık ise hakiki değildir ve geçmişe dair imajlara yönlendirilen varlık enerjisinden ötürü duyumsanır. Yapılan seçim varlığı bir öte adıma deneyimleyerek ulaştırmak için vesile olmuştur. Bu yüzden pişmanlık anlamsızdır, yaşanılanlar varlığı bu günkü noktaya getirdiği için değerlidir ve varlık, yaptığı her seçimin ardından geliştirdiği farkındalığıyla artık o eski varlık değildir.

Burak Cömertler


12 Eylül 2023 Salı

SEVMEK

 Sevmenin ne demek olduğunu iyi anlamak lazım. Eskide kalan bir ilişkiye dair yaşanılanların sürekli anımsanarak geçmişe özlem duyulması sevgi değil bağımlılıktır. Bir nesnenin arzulanması, elde edilmesi ve o nesnenin yörüngesinde bir yaşam sürülmesi sevgi değil hazdır. Benzer olayların yaşanıp, zararlı sonuçlarına rağmen bu olaylara sebep olan insanlardan kopamamak sevgi değil korkudur. Sevmek, o şeye, nesneye, insana, olaya dikkatlice odaklanmak ve onu mümkün olduğunca saf bir biçimde algılayarak realitesine hakim olmak demektir. Gerisi haz, korku, bağımlılık vb. zamana ait, öte yandan varlığın aslına ait olmayan duygu durumlarıdır. Sevgi bir eylem değil; oluş ve kavrayış halidir. Sevmek ise anlamak ve anlamlandırmakla eş değer geliştirilen birleştirici tepki biçimleridir. 

İnsanlar, yaşamlar boyunca dünya okulunun bu derslerini vererek sevgi realitesine hakim olurlar. Bunun için zaman düzlemine ait duygu ve onların neden olduğu realiteler ile varlığın özüne ait sarsılmaz ve kaynak olan sevgiyi iyi ayırabilmek gerekir. Bu yüzden anda kalma pratiklerini gerçekleştiriyor ve özümüzle kurduğumuz bağlantıyı önemsiyoruz. Varlık, hangi yaşam unsurunun özüne, sevgiye ait sarsılmaz nitelikte olduğunu; hangisinin ise aslına ait olmayan ve illüzyonik madde düzleminde dağılmaya mahkum korku, endişe, kaygı ve haz kökenli yönlendirici duygular olduğunu iyi kavramalıdır. Bu duyguların hepsi imajlardan ibarettir. Bu imajlara bağlanıp kalmak varlık enerjisini zaman düzleminde, döngüler içerisine hapseder. Bu enerjiyi toparlayıp gerekli realitelere hakim olmak için kullanabilmek ise irade gerektirir ve varlığı tekamül ettirir. İdrakli varlık, enerjisini yönlendirdiği ve tesir aldığı sahayı kontrol edebilen ve gerekli ayarlamaları yapabilen varlıktır. 

İnsanın gelişmişliğin, hareket ve düşüncelerini sevgiyle belirleyebildiği kadar olduğunu unutmamak gerekir.

Burak Cömertler

1 Eylül 2023 Cuma

GEÇİRGEN

 Zorlu enkarnasyon süreçlerinde varlığın ayakta sağlam kalabilmesi akışkan ve geçirgen olabilmesine bağlıdır. Kalıplar, sınırlar, katı tutum ve sorgulanmamış realiteler varlığı dış baskı yolu ile dengede tutuyor gibi görünebilir. Bu noktada henüz sorumluluk alınmamış ve yeterince irade gösterilmemiştir. Geçirgen varlık, geniş bir gönül açıklığıyla iç ve dış tesirleri sindirerek tepki geliştirebilendir. Bilgi ve farkındalık ile desteklediği vicdanı, en kötü görünen durumlarda bile tek yol göstericisidir ve bu durumların Yaratan'ı tanıma yolunda sayısız fırsatlar barındırdığının farkındadır. Pozitif yönde kutuplaşan varlık giderek daha da geçirgen, egolarını deneyimleyerek dönüştürebilen ve özündeki sevgiyi madde düzleminde ışıtmayı başarabilendir.

Dinlediğinin ve söyleyeceğinin farkında olan ve tepkisini sevgiyle verebilen birisi ile tutumları katı, dediğim dedik ve şartlanmalarla şekil alan bir zihnin tepkileri elbette birbirinden çok farklı olacaktır. 

Birisi, karşısındakini anlayarak yargılamaz ve onu tüm genişliğiyle kabul ederek affeder. Dersini çıkarır, kendi tekamülüne katkı sağlar ve yoluna devam eder. Diğeri, bir ömür sürecek kinini yüreğinde saklar. Ve hatta bunu bir marifet gibi görerek ömrü boyunca bu duyguyu besler durur. Yaşamdaki bir amacının bu dersi vermek olduğunun farkında değildir.

Bir diğeri inanıyor, bu inancını herkesin bakış açısından üstün görüyor ve sırf bu yüzden kendinden olmayana üstünlük taslayarak, yargılayarak ve ayrıştırarak muamele etmekte bir beis görmüyor ve kendisini kontrol eden dinsel kalıplara, onları hayatında bir kez bile olsun sorgulamadan biat ederek aklına ihanet ediyor. Bu insan da, karşısında durup onu koşulsuz seven, tüm varlıkları Yaratan'dan ötürü kendinden bilen ve çatışmaları merhamet ve sevgiyle gidermeye çalışan diğer bir varlıkla elbette aynı vicdani gelişmişlik düzeyinde değildir.

Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, geçirgen insan otomat hareket ve düşünce biçimlerini, giderek farkındalıklı sevgi anlayışlarıyla değiştirebilen ve idraklenen varlığı temsil eder. Geçirgenlik; alım genişliği, dönüşüm kabiliyeti ve tesirlere bilinçli göğüs gerebilme yetisi ile varlık nazarında giderek gelişen bir hal alır.

Burak Cömertler


ANDA MI KALMALIYIM?

 "Anda kalmalıyım" diyerek ana gelinmeye çalışılması, yaşam döngülerine farkındalıkla odaklanılmadığı sürece, geçici bir rahatlama...