26 Aralık 2023 Salı

MEKANİK BENLİK

 Beşer, enkarne olduğu madde yoğunluğunda; bilgi, düşünce ve duygularının karşılığı olan benlikleriyle realitelerini deneyimler. Varlığın imajinasyonu ruhsal bir faaliyet olmasına karşın, zaman düzlemi boyunca yayılan ve bu yolla benlikleri meydana getiren düşünce ve duyguları mekanik imgesel örüntülerdir, tesir kaynaklarıdır ve yapıları maddedir. Evren, çok boyutlu yapısıyla bu limitli örüntülerin yansıtıldığı aracı deney alanıdır. Bu örüntülere akıl yoluyla, mekanik olmayan, yüksek karakterli ve incelikli yaklaşım biçimleriyle odaklanıldığında; ruh, bedeninin yani illüzyon içerisinde zamana bağlanan sonda aracının üzerinde hakimiyet kurabilir, yaratımı genişletebilir ve kapsamlanan gözlem süreçleri geçirebilir. Geçilen her aşamada geçmiş bilgi birikiminden ve hafıza katmanlarından veri sağlanır. Bir varlık, şartlanmaya ve ayrışmaya yol açan mekanik benlik odakları üzerinde ne kadar çok hakimiyet sağlayabilirse, özünün sınırsız sevgi ve ışığını sınırlı madde ortamında akıl yoluyla o denli tezahür ettirebilir.

Sorgulama ve odaklanma, maddenin varlık üzerindeki hakimiyetini kademe kademe ruhun madde üzerindeki hakimiyetine çevirir. Benlikler, özde bütüncül halde bulunan varlık enerjisinin ayrışmış, illüzyon içerisine yayılmış ve parçacık haline dönüşmüş limitli varlık şartlandırıcılarıdır ve otomatik yaşayış biçimlerine yol açarlar. Ruhsal hakimiyet söz konusu olduğunda bu ayrışma ve şartlanma yerini yüksek karakterli kapsayıcı yaklaşım biçimlerine bırakır. Bizler bunu sevgi olarak duyumsarız. 

Üçüncü yoğunluk derecesi madde düzleminde özgür iradesi ile deney süreçleri geçiren varlığın gelişimi için ilk adımı akıl, beden, ruh bütünlüğünden bedenin öncelediği ve limitli zaman düzleminde güvenlik, mutluluk, konfor arayan, sonuç odaklı, geçmişte yaşayan, hırs ve haz temelli deneyim arzulayan benlikleri üzerinde hakimiyet kurmasıdır. Benlik, mekanik bir yapıya sahip olduğundan varlığı otomat sorgulanmamış haller içerisine iter. İnsanların aynı korku, endişe, kaygı, mutluluk ve hazlara sahip olduklarını anımsamak gerekir. Aynı düşünce, realite, bilgi ve his katmanlarında yaşayıp birbirlerinden hiç farklı olmadıklarını da anımsamak gerekir. Bu mekanik örüntülerim mekanik olmayan, limitsiz ve yüksek karakterli tepki biçimlerine dönüşebilmesi, katı bir süzgeç gibi görev yapan benliğin geçirgen yapıya ulaşarak ortadan kalkmasına, ruhun varlık üzerindeki hakimiyetinin artmasına yol açar. Parçacıklı, limitli ve dağınık olan örüntüler bu sayede ortadan kalkar ve bütünleştirici bir yaklaşım elde edilir. 

Benliğin dönüşümü varlığın idraklenerek sevgiyi özünden açığa çıkarabilmesi, dolayısıyla evrimi ve yükselişi ile paralel gelişen bir süreçtir. Sevginin açığa çıkma oranı illüzyonun keşfedilerek tanınması ve vicdanın gelişmesi olarak da tanımlanabilir ki, bu aynı zamanda yükselmiş varlığın, giderek artan sevgi, bilgelik ve ışık düzeyine kendisini ulaştırmasıdır.

Burak Cömertler

22 Aralık 2023 Cuma

HAKİMİYET

 Baskının, kontrolün, sınırlamanın olduğu yerde sevgi yoktur. Akıl ve vicdan ile kurulan idrakli hakimiyette sevgi vardır ve asıl özgürlük bu disiplini sağlayabilmektir. İstenildiği kadar meditasyon yapılabilir, dünya ile kurulan bağlar zayıflatılıp insanlardan uzak durulabilir ya da oruç tutulabilir. Eğer varlık, yüzleşmesi gereken gölgeleri üzerinde, realiteler düzeyinde yaşayarak ve deneyerek hakimiyet kuramaz ve korkularından bilinçli bir şekilde arınamazsa bu geçici çözümler pek bir yarar sağlamayacaktır. Varlığı zayıflatan ve konfor alanına iten dış şartlanma ve denge disiplinleri, yerini, kişinin özgün yolunda, kendi kendine geliştirdiği vicdanıyla içsel olarak sağlandığında umulan gelişim sağlanabilir. Yaşam döngülerine adım adım odaklanmak ve duyguları kendinden ayrıştırmadan gözlemlemek bu gelişimin yolunu açar.

İradenin yetersizliği söz konusu olduğunda kontrol altında tutma ya da baskılama yoluna gidilir. Bu durum, zihin üzerinde varlığın hakimiyet kuramamasına, deneyim eksikliğine ve şartlanmaya yol açar. Kendi başına yürümesi gereken bir insanın ısrarla koltuk değneklerini kullanmaya çalışması ve kendisini zayıf bırakarak bu sınırlı hareket halinin ötesine geçemeyişi gibi bir durumdur. 

Eriştiğimiz bilinç düzeyinde, varlıklar tüm sorumluluğu ve hakimiyeti kendi vicdanı ile sağlar hale gelebilmelidir. O vicdan ki Sonsuz Yaratan'ın benlik sahibi olan varlıktan fışkırması ve sevgi biçimleriyle madde illüzyonuna yayılmasını sağlayan varlık kudretidir. Bu yüzden, varlığın otomatizmadan mümkün mertebe özgürleşmesi ve idraki ile beliren sevgiye; sınırlandırıcılarından ve korkularından arınarak ve kendi sorumluluğunu üzerine alarak erişmesi, hem evrimini hem de Sonsuz Yaratan'a yaklaşmasını temin eder.

Burak Cömertler

 

21 Aralık 2023 Perşembe

BİÇİM

 Sonsuz Yaratan konuşmaz, kimseye kitap göndermez. O, tüm göreceli varlıkların eylemlerinden münezzehtir, soyuttur, her varlığın içinde vardır ama her varlıktan da ayrıdır. Dinlerin iletilme biçimi bilgi aktarımı yapılan varlıkların bilinç düzeylerine göredir. Musa'nın konuştuğu Allah değil ruhsal planıdır. İsa'nın baba diye seslendiği de yine gözetici vazife mekanizmasıdır. Bu iletileri ilk seviyeden anlayan varlıklar için bağlantı kurulan ilahi idare mekanizması birimi rab statüsündedir. Ayetlerin görünen ilk anlamına göre bakılırsa bu bir çelişki ya da inkar gibi görünebilir ama sanılanın aksine dinsel ayeti reddetmek değil üst bir seviyeden bilgiyle algılamaktır. Realiteler bu şekilde kapsamlanırlar.

- Kuran'da "biz" biçiminde kullanılan tabirler, melek diye tanımladığımız bu iç içe geçmiş örgüsel ve ucu bucağı olmayan vazife sistemlerini anlatır. 

- Evrende her varlık sistemi bir diğerinden sorumludur ve tıpkı zincirin halkaları gibi tekamül ederek adım adım aralarındaki bağları ve birliği keşfederler.

- Her etkileşim, belirli ölçekte akıl yoluyla işlenen bilginin bir diğer düzleme projekte edilmesiyle gerçekleşir ve tekamül sürekliliğini sağlar. Bu, aynı zamanda varlıkların madde illüzyonu içerisinde yaratımı genişletme ve deneysel süreçleri ile birlikte veri toplamasının yolunu açar.

Burak Cömertler

13 Aralık 2023 Çarşamba

REFERANS NOKTASI

 Şekillere bürünüp form aldığınız zaman, isim verip tanım atadığınız zaman, sonuca odaklanıp başarıyı kıyasladığınız zaman, geçmiş deneyimlerinize takılıp kendinizi suçlamayı sürdürdüğünüz zaman, korktuğunuz ve endişelendiğiniz zaman, tüm bu kalıplara sıkıştığınız zaman ki gerçekten bunların hepsi zamandır yani illüzyondur; limitli ve ben merkezci yaklaşım biçimlerine sahipsiniz ve katı egonuzla hareket ediyorsunuz demektir. Enerjinizi, referansı limitli madde illüzyonu olan bir noktaya sabitlerseniz tepki ve yaklaşımlarınız da dar, limitli ve bütünsellikten uzak olacaktır. Bu kalıpları neden sonuç ilişkisi geliştirerek giderdiğiniz, çok yönlü yaklaşımlar geliştirdiğiniz ve referans noktasını yaşamın aktığı an olarak belirlediğiniz zaman ise özünüzdeki limitsiz sevgiye erişerek yüksek karakterli vicdani yaklaşımlar geliştiriyorsunuz demektir. 

İmajinasyon ruhsal bir faaliyettir ama öte yandan bu yolla meydana gelen imgesel örüntüler maddedir. İllüzyon içerisinde, zaman düzlemine bağlanmış her unsur maddesel karakter taşır. Dolayısıyla duygu ve düşünceniz de maddedir. Bu da demek oluyor ki duygu ve düşüncenin varlık üzerindeki hakimiyeti aynı zamanda maddenin hakimiyetidir.

Benlik ya da ego, varlığın arzu duyarak deneyim sağlama adına madde illüzyonuna yönlendirdiği limitli enerjisinin meydana getirdiği mekanik bilinç odaklarıdır. İnsanlığın temel korkularının, hırslarının, acılarının, başarı duygularının, hazlarının aynı olduğunu anımsayabilirsiniz. Ve aynı zamanda aynı kolektiften beslenerek aynı düşüncelere sahip olduklarını da gözlemleyebilirsiniz. 

Bu mekanik, şekilsel, limitli ve geçici illüzyon öğelerinin yani benliğin; limitsiz, yüksek karakterli ve incelikli yaklaşım biçimleriyle değiştirilmesi, varlık özündeki sevginin akıl yoluyla açığa çıkarılmasıyla gerçekleşir. Bu yolla, deneyimlenen algılanarak bir öte adımda daha yüksek varoluş aşamalarına da geçilebilir yani yaratım genişler. Limitli benlik ile limitsiz sevgi kavramlarının ne anlam ifade ettiklerini bu yüzden iyi anlamak gerekir.

Basitçe endişe, korku, şekil, kaygı, haz, sonuç, başarı, kıyas, suçlama, çatışma gibi limitli ve ayrıştırıcı kavramlar ben merkezcidir, özün illüzyon içine yönlendirdiği sınırlı maddesel imajların yine varlık üzerindeki otomatik hakimiyetinden ötürü duyumsanır. Varlığın kendi imajlarının esiri olduğu şartlanma durumunu açığa çıkarır.

Sevgi, barış, merhamet, anlayış, idrak gibi kavramlar ise egonun ortadan kalktığı, bütüncül bakılabilen ve birliğin duyumsandığı, gözlemci ve gözlenen gibi parçalı iki unsurun ortadan kalktığı idrakli bilinç halidir. Bu hal herhangi bir imajın yani maddenin yönlendirmediği, özün yani ruhsal hakimiyetin olduğu durumdur. 

Burak Cömertler

11 Aralık 2023 Pazartesi

İLAHİ İDARE MEKANİZMASI

 Ruhsal planlar ya da ilahi idare mekanizması diye adlandırılan varlık ve varlık sistemleri de tıpkı dünya üzerinde yaşayanlar gibi evren içerisinde tekamül eden ve bu yolla fonksiyon görerek Sonsuz Yaratan'a hizmet eden bilinç odaklarıdır. Bazılarımız onları melek adını verir, bazılarımız ise uzaylı varlıklar olarak tanır. Hepsi aynı kapıya çıkar. Üçüncü yoğunluk derecesi bilincine sahip varlıklar üzerinde maddenin büyük oranda hakimiyeti söz konusuyken, bu üst boyut varlıkları için ruhsal hakimiyet söz konusudur. Evren içerisinde her varlık bir alt bilinç düzeyindeki varlıkların tekamülünden sorumludur ve farkında olunsun ya da olunmasın hepsi birbirleriyle etkileşim içindedirler.

- Bu sorumluluk bilgi aktarımı ve tekamül süreçlerinin gözetilmesi biçiminde gerçekleşir. Evren içerisindeki varlıklar madde illüzyonu dahilinde farklı benlik düzeylerinde dağılmış gibi görünse de birlik söz konusudur ve üst kademe her zaman bir alt kademenin elinden tutar. Adım adım keşfedilerek birlik olgusu varlıklar tarafından deneyimlenir.

- Melek diye tabir edilen kavram bir tek varlığı ya da vazife gören iç içe geçmiş varlık sistemlerini temsil edebilir. Örneğin bir peygamber ya da dünya üzerinde enkarne olmuş görevli yüksek bir varlık  başkalarına hizmet edebilmek için kendi planından aldığı ışığı büyük oranda yayma kabiliyetine sahip olduğu için bir melek olarak adlandırılabilir. Aynı zamanda iç içe geçmiş örgüsel varlık sistemlerinden oluşan ve farklı kozmik fonksiyonlar gören Cebrail ya da Mikail gibi vazife sistemleri de melek olarak adlandırılır. Dünya insanları da evrim süreçlerinin ileri aşamalarında bu varlık sistemlerinin birer üyesi olacaklardır. Bilgi sonsuzdur, tekamül sonsuzdur.

- Bu planlar ya da mekanizmalar himaye ettikleri varlıkların gelişimini gözetirken bilinç düzeylerine karşılık gelen dinler, ilhamlar ya da tebliğleri kullanırlar. Dinsel metinler ve göksel bilgiler Yaratan adına bu sistemler tarafından gönderilirler. Sadece göreceli bir varlığın gerçekleştirebileceği yazma ve yazdırma gibi bir eylemi Mutlak Yaratan'ın direkt gerçekleştirmesi söz konusu değildir. Peygamber ya da yıldız tohumu olarak bilinen üst boyut varlıkları da bu yollarla ve bir yandan gezegenin frekansının yükseltici görev yapmaları açısından enkarne olabilirler ve bilgi aktarımı yaparak öğrenme/ öğretme süreçleri geçirebilirler.

- Üçüncü yoğunluk düzeyi beşerinin yüzeysel zaman algısı özgür irade seçiminin yapılmasına ve negatif ya da pozitif kutbiyet seçiminin yapılmasına olanak verir, çünkü henüz zaman üzerinde iyi oranda bir hakimiyet sağlanamamıştır. Ruhsal planların tekamül süreçlerinde ise küresel zaman anlayışı söz konusudur. Bu da aynı zamanda üst boyutun ve maddeye farklı yüksek bir aşamada hakim olmanın kapılarını açar. Zamanın hakimiyeti maddenin hakimiyetidir.

Burak Cömertler


4 Aralık 2023 Pazartesi

SONUÇ ODAĞI

 Üzerinde kontrolü olunmayan olaylar hakkında endişelenmek veya beklenti içerisine girilen bir durumun arzulanan biçimde sonuçlanmayacağını hayal ederek karamsarlığa kapılmak, varlık enerjisini zaman düzleminde tutar ve ben merkezci kısır yaklaşımların yolunu açar. Herhangi bir konuda hissedilen sorumlulukla birlikte varlığın kendisini olduğu gibi kabul etmesi, sonuç için suçlamaması ve elinden gelen çabayı göstermesi yeterlidir. Varılacak sonuç değil gidilecek yol önemlidir. Bu yol, türlü deneyim ve gözlemlerle doludur. Sonuç odaklı yaşam, maddenin varlık üzerindeki hakimiyetinin, kıyasın ve şartlanmanın ürünüdür. İçinde bulunulan anda, yaşamın akmasına izin vererek tüm ihtimalleri geniş bir gönül açıklığıyla kucaklamak ise sevginin ürünüdür. Sabır, tam bu noktada enerji israfından koruyan büyük bir erdemdir.

Duygular ve arzular varlığı deneyim sahasına yani madde illüzyonuna çeker. Deneyimin gözlemlenip sonuçlarının irdelenmesi ve aşama aşama algılanması ise sevgiye götürür. Yaşananlar tümüyle varlık enerjisi üzerinde hakimiyet kurularak onu yönlendirebilme kabiliyetini elde etme sürecidir.

Arzulanan şey egosal benliğin dönüşebilmesi ve geçirgen hale gelebilmesi için gerekli deneyim potansiyelini bünyesinde barındırır. Sonuç odaklı yaklaşım, egonun sınırlı ve kendini önceleyen referans noktasından alınarak belirdiği için başarıya, kazanmaya, kıyasa, hazza dayanır. Yine bu yaklaşım biçiminde herhangi bir başarısızlık durumunda özgüven eksikliği, hayattan hak ettiğini alamama, diğer insanlardan kendini düşük seviyede görme ve yetersizlik gibi duygular zihinde belirmeye başlar. Sevgisizlik tam olarak budur. Yaşananları bütün halde görememe ve odaklanamama halidir.

Sonuca odaklanmayı bırakınca, yaşananlar adım adım gözlemlenerek geniş perspektifte bütün halde görülebilir ve varlığın pozisyonunu, kabullerini, kendisini yargılayarak ve haksızlık yaparak esir olduğu duygularının onu tam olarak hangi yöne ilettiğini algılanabilir hale getirir. Yaşananlar an be an tanrısal birer eylemdir ve deneyimlenen her şey bir tesadüfün aksine tam olarak varlığın ihtiyacıdır. Bu noktada gerçek özgürlük, elinden geleni yaptığı kadarıyla yargı oluşturmadan kendini olduğu gibi kabul etmekten ve sonucun hiçbir şekilde önemli olmadığını kavramaktan geçer. Yaşamlar boyunca elde ettiğimiz deneyimler zaten bizi korku ve endişe duymamaya yönlendirecek ve adım adım yüksek anlayışlar kazandıracak biçimde dizayn edilmişlerdir. 

Burak Cömertler


ANDA MI KALMALIYIM?

 "Anda kalmalıyım" diyerek ana gelinmeye çalışılması, yaşam döngülerine farkındalıkla odaklanılmadığı sürece, geçici bir rahatlama...