Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DÜŞÜNCE SONLANDIĞINDA

 Saf bir biçimde algılama ve odaklanma halinde düşünmezsiniz. O an zihninizde hiçbir imaj yoktur. Bu yüzden insan ilişkilerinde, girilen herhangi bir etkileşimde en son ihtiyacınız olan şey düşünmektir. Sorgu, düşünceden uzaklaşıldığı takdirde, direkt ve net bir biçimde, tıpkı bir resim gibi karşınızdakini görmenin ve algılamanın yolunu açar. Yargıladığınız, "ama" dediğiniz, öfke duyduğunuz, kabullenemeyip kendinizden ayrıştırdığınız her an, referansı limitli benlikleriniz olan bir noktadan karşınızdakine imajların etkisinde bakıyor, bakış açınızı daraltıyorsunuz demektir. Sevgi, dışa doğru daralan ve sınırlanan anlayışlarda değil; içe doğru toparlanan, bütünleştirici anlayışlarda aranır. Bu anlayış bir yandan zihinsel hakimiyetinizi artırarak sizi enerji kaybından da korur ve daha yüksek oranda, anlayış dolu sevgi aksiyonları almanızı sağlar. "Tahayyülden kaçınmak" olarak bilinen mesele esasında budur. İmgesel örüntüler olan duygu ve düşünceler varlığın yaratımı so...

EŞSİZ

Yaratan'dan ötürü yaratan olan her varlığın ruhsal karakteri eşsizdir ve kendine özgüdür. Bu özgünlüğün madde illüzyonunda belirebilmesi, özgür irade sahibi varlığın yaratımının da kendisine ait olmasına bağlıdır. Limitli benlikler düzeyindeki tüm davranış biçimleri birbirini taklit eder halde mekanik döngüleri tanımlar. Benzer hazlar, acılar, mutluluklar, birbirinden farklı olmayan çatışma ve kutuplaşma halleri ve bunların dayandırıldığı sınırlı realiteler, varlıkları kitlesel anlamda sürükleyen, tek tipleştiren ve esasen varlığın özüne ait olmayan unsurlardır. Şahsiyet, tüm bunların üzerine sevgi ve idrak ile çıkılarak yüksek benliğe yakın hareket edilebildiğinde belirmeye başlar ve varlık bir karakter ortaya koyabilir hale gelir. O, artık kitleleri izlemeden, aklı ve vicdanının rehberliğinde sevgi ile hareket eder ve ayrıştırıcı realitelerin ötesinde birleştirici, özgün tepki biçimleri ortaya koymaya başlar.  Bu noktada kazanılan farkındalık, idrak ve irade ile biçimlendirilmiş ...

İDRAK, KABUL, BAĞIŞLAMA

İyi duygulara tutunma, kötü duygulardan uzaklaşma. İkisi de egosantriktir. Ne mutluluk sonsuza kadar sürer ne de nefretiniz sizi yaşatır. Bu duyguların yönlendirici tesirlerini içselleştirmek sınırlı egonun üzerine sınırsız sevgiyle geçilmesini sağlar. Duyguların kıymetli tesirleri kaçıp kurtulunması için değil, içselleştirilmesi için vardır. Önce irade göstererek yüzleşmeyi istemek ve neden sonuç ilişkisi geliştirerek idrak etmek gerekir. Ardından geniş bir gönül açıklığıyla yaşananların kabulü gelir. Sonrası ise birbirinin yansıması olan ve birbirinden ayrı olmayan benliklerin bağışlanmasıdır. Karmaya dair titreşimsel düzensizlikler yalnızca bu bağışlama halinde giderilebilir. Geçmiş ve geleceğin içinde bulunulan anın bir projeksiyonu olduğunu ve bu projeksiyonun yalnızca içinde bulunulan anda dizayn edilebileceğini unutmamak gerekir. Elbette bu dönüşüm bir anda olmayabilir veya iyi bir dereceden idrak edilse bile varlık üzerindeki tesirleri kolayca geçmeyebilir. Bu noktada sabretmek...

RUH

Ruh kavramı en temelde sonsuz yaratıcı enerjiyi ve sonsuz zekayı temsil eder. Sonsuzluğun özgür iradesini kullanarak sonsuz enerjiye odaklanması, kaynak olan sonsuz yaratıcı enerjiyi açığa çıkarır. Bu enerjinin, bireyselleşmiş, şekillere ve formlara bürünen, göreceli varlık ve varlık sistemleri tarafından boyutlar içerisine yönlendirilmesi ise deneyim alanları olan evrenleri meydana getirir. Özgür irade sahibi sonsuz sayıda varlığın, sonsuz farklı tercih yaparak yönlendirdiği bu enerji, zaman ve mekan dahilinde yaşam örüntülerini açığa çıkarır ve madde illüzyonunun kurulmasına sebep olur. Ruh, yani sonsuz yaratıcı enerji bu illüzyonun oluşmasına kaynak olurken, bu enerjiden ayrı olmayan benlik sahibi varlıkları aracılığıyla gerçekleşen tüm yaratım süreçleriyle birlikte de, varoluşun her zerresinde yer almış olur. Sonsuz yaratıcı enerjinin bireyselleşerek benlik kazanması, özgür irade sahibi, yaratılmış ve Yaratan'dan ayrı olmayan varlığın tezahür etmesini sağlar. Bir evren varlığı ...

BİLGİNİN TESİRİ

 Bir kimse, bir bilginin tesiriyle aksiyon alıyor ve yaşamını o bilgiye göre dizayn ediyorsa şartlanmış bir zihne sahip demektir; yani mekanik, egosantrik yaklaşım biçimleriyle hareket ediyordur. Bilgi, mekanik bir bulgudur ve geçmiştir. Eğer bu kimse, bilginin tesiriyle sorgu süreci geçirerek saf bir anlayışa ulaşıyor ve hareketlerini bu idrake göre biçimlendiriyorsa sevgi ile hareket ediyor demektir. İlki, referans noktası zaman olan, sınırlı ve otomatik yaşam biçimlerini açığa çıkarırken; diğeri, referansı zamansız ve sınırsız olan hakikat ile hareket edilmesini sağlar. Bu yüzden bilgiyi yüklenmekle farkındalık sahibi olmak aynı şey değildir ve insanın bilgeliği, taşıdığı yükten ötürü değil; bilgisinden ötürü deneyimlediği realitelerine farkındalıkla hakim olmasındadır. Bu hakimiyet aynı zamanda, zeka yoluyla ve iradeyle açığa çıkan ruhsal kudretin, varlık nezdinde hangi seviyede olduğunun da bir göstergesidir. Bilgi, ona inanıldığı zaman değil, zihinde, düşünce ve sorgu süreçle...