Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİR ANLAMI VAR

Kaderin belli olması ne yaşanacağının belli olması demek değildir. Yaşam maketi sadece belirli şartlar içinde hangi istasyonlardan geçileceği ile ilgilidir. Bu istasyonlar varlığın evrim ihtiyacına göre titizlikle dizayn edilir. "Yaşamak" kavramının, düz bir çizgide daima bir yerden bir yere varmak olduğu sanılırsa, doğal olarak çelişki gibi görünen " Eğer kaderim belliyse yaşamanın ne anlamı var?" sorusu akla gelir. Oysa yaşam, karakteri önceden belirlenmiş bir güzergahta, ulaşılacak bir noktaya doğru değil; içinde bulunulan anın sınırsızlığında akar. Yani yaşamanın temel tanımı, bir şeyi başarmakta, bir yere varmakta ya da bir şeye dönüşmekte değildir ki, kaderin belli olmuş olması ne yaşanacağının belli olduğu anlamına gelsin. Böyle düşünülmesine sebep, bizleri zamana bağımlı kılan egodur. Yaşam, içinde bulunulan şu anda akar ve o anda ne yaşanacağını, özgür irade sahibi olan varlığın kendisinden başka hiç kimse bilemez ve belirleyemez. Anın farkındalığı da bu id...

NEGATİF EĞİLİM

Pozitif eğilimli varlık içindeki tanrısallığı keşfeder, negatif eğilimli varlık kendisini tanrılaştırır.  Pozitife yönelen geçirgendir, o bir şey vermez; onun aracılığıyla bir şey aktarılır. Diğer tüm benlikler ona kendisini yansıtan bir aynadır. Dışa bakan gözlerini içe çevirdiğinde keşfettiği, ondan ayrı olmayan sonsuzluktur. Sorumluluğunu idrak ederek özgür iradesine sahip çıkmak ve ayrılıkları sevgiyle gidermek onun gayesidir. Severse varoluşla bir bütün olur, kendini idrak edip egosundan arınırsa hiç olur. Negatife yönelen kontrol eder ve yönetir. O, seçkin bir sınıf oluşturur ve etrafını maddeyle çevreleyerek kendisini el üstünde yaşatır. Başkalarının odağını ve ilgisini ne kadar çok üstüne çekebilirse o kadar başarılı olur. Diğerlerinin özgür iradelerini, onların algılarını etki altına alarak gasp eder. Çatışma ortamı ve kitlesel manipülasyon mekanizmaları negatife yönelen için biçilmiş kaftandır. Güç için yaşar. Şatafat içinde sağlıklı yaşamlar sürer. Sosyal medya sizin ene...

İNANCIN ÖTESİ

Sonsuz Yaratan'ı, kaynak olduğu yaratımını gözlemleyip adım adım keşfederek idrak etmek, O'na dair duyumsanan inanç ve inanca dayalı imandan üstündür. Düşünen insan fark edebilir ki, inancın olduğu yerde imgesel bir sınırlama, idrake dayanmayan dogmatik bir kabul ve varlığı konfor alanında tutan güven duygusu aktiftir. Yaratan'ın, sınırlı imgelerin ötesinde, anın genişleyen farkındalığında aranması, akılla biçimlendirilmemiş kabullere dikkatle odaklanılması ve güven duygusunun sadece bir yanılsama olduğunun anlaşılması; kaynağı olduğu yaratımını idrak etmenin ön koşuludur. Gerisi sadece, giderek yükselen anlayışlarda varoluşu bir üst seviyeden sevmek ve varlığın ancak kendi derinlerinde bulabileceği birlik anlayışını geliştirerek ayrılıkları gidermektir. Bunu şu yüzden belirtme ihtiyacı duyuyorum ki, idrak ile keşfedilebilen sevgiye, ancak sorgulama ile ve sınırların ötesine geçme iradesi gösterildiğinde erişilebilir. Varlığın devre sonunda hasat edilebilir hale gelebilmesi...

ÖZGÜR

Kaygıyla yaşıyor, korkuyla geri çekiliyor, idrak edeceğiniz yerde inanmayı tercih ediyor ve zararlı olmasına rağmen haz almaya devam ederek hayır demeyi beceremiyorsanız, kesinlikle özgür değilsinizdir. Bu limitli yaklaşım biçimlerinde enerjiniz zaman düzlemindedir, dolayısıyla aksiyonlarınız da sınırlı ve egosantriktir. His, duygu ve düşüncelerinize direkt ve saf bir biçimde odaklanmadığınız sürece onlardan özgürleşmenizin imkanı yoktur. Birisi gelip bunu sizin yerinize de yapamaz. Aklın sınırlandırıcılarını ortadan kaldırarak ve irade göstererek bunu siz elde edersiniz ve kendiniz için yaparsınız. Madde ile olan bağlarını gözden geçirerek, onlardan farkındalıkla özgürleşebilen bir varlığın gerçek anlamda sevgi dolu ve bu oranda özgür olduğunu anımsamak gerekir. Limitli maddi sahalarda, realiteler düzeyinde tezahür eden yaratımınız, deneyim süreçleri geçirip gözlemleyesiniz diye açığa çıkar, onun himayesine giresiniz diye değil. Kendi yaratımınızın himayesine girmek demek, realiteleri...

SİSTEMATİK

Akıl, beden, ruh bütünlüğünün üzerinde sistemli ve idrakli bir hakimiyet kurabilmenin yolu, zihnin bileşenlerini ve bunların temel işlevlerini tanımaktan geçer. Zihin, imajinasyon yoluyla meydana getirilen duygu, düşünce ve bunlara bağlı gelişen dogma, inanç ve şartlanma kalıplarını, zaman düzlemi boyunca ego ile taşır. Zaman her daim sınırlıdır, benliğin benlikten ayrışmasıyla zamanda tezahür eden ego ise mekaniktir ve ayrışma yaratır. Deneyim için zamana yönlendirilen ve bu yolla limitli yaşam tezahürlerini açığa çıkaran varlık enerjisinin, odaklanılarak bir noktada toparlanması ve öze yaklaştırılması ise, deneyimlenenin gözlemlenerek bütün halde saf bir biçimde algılanmasını sağlar. Sevgi, egonun ortadan kalktığı bu saf gözlem anında, elde edilen idrak ve anlayışla belirebilir. Vicdan denilen ruhsal kudret yine bu anda varlık bileşimi üzerinde üst bir seviyeden hakimiyet sağlamış olur. - Benliğin benlikten ayrışması demek, yüksek benliğin yani özün, varlık enerjisini bir boyut d...

KONTROL

Kontrolün olduğu yerde korku, idrakli hakimiyetin olduğu yerde ise sevgi vardır. Psikolojik manada, kontrol edilerek baskılanan her düşünsel unsur, üzerinde henüz yeterince odaklanılmamış ve sağlıklı bir düzeyden gözlemlenerek gereğince içselleştirilmemiştir. Bu yaklaşım, titreşimsel düzensizlik yani karma meydana getirir. Gölge yanların potansiyel verdiği ve tekrarlayan döngüler halinde karşımıza çıkan tüm yaşam örüntülerini tespit ederek; onlardan kaçıp kurtulmak, onları baskılamak, derinlere itmek veya ötelemek yerine onlarla yüzleşmeyi istemek gerekir. Bu noktada idrak kazanılır, sevgi açığa çıkar, dolayısıyla limitli egonun hakimiyeti son bulur ve ayrışma biter. Şefkat ve bağışlama, idrakli hakimiyetten doğan bu anlayışla belirir. Kontrol etmekle üzerinde belirli bir anlayışa dayalı hakimiyet kurmak farklı yaklaşımlardır. İdrak belirdiğinde hakimiyet sağlanır ve özgür irade tam anlamıyla devreye girer. Özgür irade ile aksiyon almak varlığın yaratımının bütünüyle kendisine ait olma...

BİLGİNİN SORUMLULUĞU

 Bilgi size mutluluk ya da endişe değil sorumluluk getirmelidir. Bu sorumluluk onu işleyip yaşam aksiyonlarına dahil etmenizi gerektirir. Geçmiş örüntüsü ve enerjetik tesir kaynağı olan bilgi, düşünce ve sorgu süreçlerine dahil edilerek kazanılan bir farkındalıktan ötürü kullanılmadığı sürece, varlık bilgiye değil, bilgi o varlığa sahip olmuş olur. Bu şartlanmadır ve zamanın yani maddenin varlık üzerindeki hakimiyetidir. İçsel keşif ve sorgu süreçleri dahilinde bilginin kullanılması, varlığın orijinal ve yüksek karakterli tepki biçimleri ortaya koyabilmesine olanak sağlar. İçselleştirilmemiş bilgi ile hareket etmek egonun hakimiyetidir, bilginin özümsenmesi sonucu elde edilen farkındalıkla hareket etmek ise özden gelen sevgi eylemlerini açığa çıkarır. Gerçeğe ve hakikate bu anda ulaşılır, idrak yalnızca bu anlayış halinde belirebilir. İçselleştirilmiş bilgi ve bundan ötürü elde edilen anlayışla aksiyon almak varlığın yaratımının kendisine ait ve özgün olmasını sağlar. Bu yolla zihi...

İNANÇ VE İDRAK

-İlk aşamada, inancın, her türlü inanışın, limitli ve egosantrik bir zihinsel yaklaşım biçimi olduğunu vurgulamakta fayda var. Şöyle ki; inanç mekanizmasını biraz açmaya çalışırsak eğer; - Önce zihinde katı bir imge belirir. Varlık, enerjisini bu imgeye sorgulamadan yoğunlaştırır ve ardından yoğunlaştırdığı enerjisini imge üzerinde sürekli ve sabit kılarak kendisine bir konfor alanı yaratır. Bunun adı inançtır. Varlık bu şekilde, inandığı, dokunulmazlık ve kutsiyet atadığı değere sahip çıkar, ötesini görmek istemez, onu bırakmak istemez, onun için savaşıp kan bile dökebilir. Bu aşamada sabit, durağan ve sorgulama yetisi henüz yeterince gelişmemiş bir zihnin yaklaşımını gözlemlemekteyiz. - Fark ettiğiniz üzere burada bir imgenin yani yaratım sonucu meydana gelen limitli mekanik bir örüntünün, varlık zihni üzerindeki hakimiyeti söz konusudur. Bir nevi maddenin varlık üzerindeki hakimiyeti de diyebiliriz bu duruma. İnancın yönlendirdiği insan, henüz sorgu ve idrak düzeyine erişilmediği iç...