Varlığı deneyim sahasına çeken güçlü, tanrısal arketipler olan duygular; bir his yumağı halinde içi içe geçmiş tesir öbekleridir. Bu tesirlere alan açıldığında ve gözlemlenerek uygun düzleme yönlendirildiğinde yumak çözülür ve elde edilen izlenimlerin ardından duygular yerli yerine yerleştirilir. Yaşananların tesirleri asla bitmez ve olanlara ait duygular asla kaybolmaz, kaybolmaları da gerekmez. Önemli olan duyguların tesirlerini sindirebilmek ve bu tesirlerin hangi biçimlerde, hangi düzleme yönlendirileceğini öğrenmektir. Bu aşamalarda verilen irade sınavı, mücadele, bilgi uygulaması ve duyguyla kurulan temas, varlığı vicdani bir uygulama içerisine sokar. Her duygu deneyimlenen bir sorumluluktur ve üstün bir halin ortaya çıkmasına yol açacak tesirleri bünyesinde barındırır. İmgesel örüntülerden meydana gelen duygular, beşer düzeyindeki tüm insanlar için ortaktır ve bu deneyim yoğunluğunda varlıkları tekamül ettiren temel unsurdur. İmajinatif olması sebebiyle benzer deneyim birim...
Hata yapmaktan değil, hata yaptığını fark etmemekten korkmak gerekir. İnsanın kaderi hata yapmak üzerine kurulmuştur. Hata yapan, yanılan insan pek fark edemese de, elinde onu kurtuluşa eriştirecek bir mücevher taşır. Yapılan hataların tesirlerinin sindirilmesi, varlığa, yükselmesi ve yeni bir realiteye adım atabilmesi adına itici güç sağlar. Tekamül, yeni bir realitenin bilgisini almayı istemekten öte, mevcut realitenin tesirlerini sindirerek geride bırakabilmek ile ilgilidir. Yani asıl ilerlemeyi sağlayan içinde bulunulan hatalı hallerin ve yanılgıların idraki ve bu idrak doğrultusunda geliştirilen yapıcı yüksek biçimlerdir. Varlığın kaderi yaşananların tesirleri ile kendi şuurunun tesirleri arasında kalarak bu yüksek biçimleri geliştirmesindedir. Esasında bu durum sevginin keşfinden başka bir şey de değildir. Elmayı yemek, özgür iradesi doğrultusunda meydana getirdiği sapmaları deneyimlemek nasıl varlığın kaderi ve kendi arzusuysa; bu sapmaları, derinlerinde yatan sevgiyi keşfederek...