Ana içeriğe atla

Kayıtlar

DEVRE SONU TESİRLERİ

Kendinizi çokça sıkışmış ve olan bitenden ötürü yorgun hissediyor olabilirsiniz. Devre sonu tesirleri kaçınılmaz bir biçimde nefisleri sıkacaktır. Bu tesirleri sindirebilenler, adaptasyon sağlayarak dayanıklılık kazananlar ve idrak ederek kendi bilinç gemisini inşa edebilenler günün sonunda ayakta kalabilecektir. Geminin batmamasını sağlayacak olan vicdanınız ve yönünüzü bulmayı sağlayacak olan da aklınız olacaktır. Her şeye rağmen, ancak sabırla dayandığınızda, sevgiyle aksiyon almaya devam ettiğinizde ve ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmadığınızda bu geçişin kolaylıkla olmasını sağlayabilirsiniz. Gül bahçelerinde yaşamak için buraya gelmediniz. Zorlu dünya yollarının sorumluluğunu, birbiriniz ile sınanarak Sonsuz Yaratan'a hizmet edebilmek adına gönüllü olarak kendiniz üstlendiniz. Özünüzde bunu siz istediniz. İyi ki buradasınız, iyi ki bu ilahi sorumluluğu üstlendiniz. Olumlu tüm ihtimallerin kapısını umutsuzluğa düşmediğiniz takdirde açabileceğinizi unutmayınız. İnsanın, içsel...
En son yayınlar

KIYAMET

 Kıyamet, ruhların mahşer yerinde, bir meydanda toplanarak hesap vermek için sıraya girdikleri bir gün değildir. Her varlık öldükten sonra öz benliğiyle kendi hesabını kendisi yapar. Yeni bir aşamaya geçip geçmeyeceğini, farklı bir enkarnasyona daha ihtiyacı olup olmadığını ya da devreyi tekrar edip etmemesi gerektiğini, her yaşamın ardından, deneyimlerini gözden geçirdikten sonra varlığın kendisi karar verir ve sorumluluğunu alır. Yani, varlığın kendi vicdanı hesap sorucu olarak kendisine yeter. Kıyam, devrenin tesirlerinin sindirilmesinin ardından şuurun toparlanması ve vicdanın dirilmesidir. Her varlık, bir diğerinin aynı kaynaktan tezahür etmiş farklı bir yansımasıdır ve o gün geldiğinde, kişinin hesap sormayı beklediği de, hak alıp hak vermeyi umduğu da ve bağışlaması gereken de yine sadece kendisi olacaktır. Aşkın olan varlık özünün yani yüksek benliğin geniş bakışıyla, ego sahibi varlığın sınırlı anlayışlarını iyi ayırt etmek gerekir. Öz, yeterli bir evrim düzeyine ulaşmadık...

TANRI İMAJI

Eğer bir şeyin imajına sahipseniz, o şeyi göremezsiniz ve algılayamazsınız. Gördüğünüz imaj o şeyin sadece limitli bir projeksiyonundan ibarettir. Zihinde yer eden imaj her daim maddeseldir ve tabiatıyla sınırlıdır. Öz, bu limitli imajın anlamıdır. İnsan, herhangi bir şeye inandığında ya da inancını kutsadığında; öze doğru sorgulayarak yapacağı anlam arayışını bir imaj üzerinden sınırlandırmış ve ilerleyişine ket vurmuş olur. Bu nedenledir ki, inanılan tanrı sınırlı bir imajın kutsandığı yanılsamadan başka bir şey değildir. Eğer bir tanrı varsa, madde illüzyonuna yani zamana doğru yönelen sınırlı ve sabit imajlarda değil; içe, yani zamansızlığa doğru yönelen, aşkın ve devinim eden anlayışlarla idrak edildiğinde gerçekten keşfedilebilir ve kaynağı olduğu yaratımı gözlemlenerek bu keşif genişletilebilir. Yani eldeki bilgiyle, bilimle, açık bilgilerle sorgulayarak kazanılan idrakin, yükselen anlayışlarda giderek genişlemesini gaye edinen bir zihinsel yaklaşım; insanı sınırlayan ve sabit k...

SERENDİP

 Spatyomdaki bir varlığın dünyaya inmeyi ne kadar çok arzuladığını tahmin bile edemezsiniz. Ruhun temel gayesi deneyimlemek ve gözlemlemektir. Yaşam çok kıymetlidir. Bir çiçeği koklamak, gökyüzünü seyretmek, toprağı ayak parmaklarının arasında hissetmek çok kıymetlidir. Sevmek, sevgiyle yayılmak, içinde tarifsiz bir sevinç hissederek göz yaşı dökmek, aşık olmak çok kıymetlidir. Bu anlar, görünen, tezahür eden varlığınızın ötesindeki aşkın olan özünüzle buluştuğunuz anlardır. Yaşamın tadına varın, yumuşak bir gülümsemeyle ayrılıkları giderin, karşınızdakine sımsıkı sarılın, tadını çok sevdiğiniz bir yemeği yanınızdakiyle paylaşın, içten bir gülümsemeyle bir kedinin başını okşayın ve böylelikle yaşama sevincini içinizde hissedin. Yaşamak budur. Özgürce, korkmadan, sevgiyle yaşamak budur. Ve bu yaşam, alınan her nefeste çok kıymetlidir. Her şeye rağmen hissedebilene, sevebilene; saflığını yitirmeden, sevinç içinde serendiplerini keşfedebilene aşk olsun. Dünya soğuk ve ölü bir yer deği...

İDRAKLİ TEPKİ

Yaşamak, belirli amaçlar doğrultusunda yaşam süreçleri geçirmek değildir. Yaşamak, bu süreçleri geçirirken her adımda idrakli tepkiler geliştirebilmektir. İnsan, uzun uğraşların ardından bir yere varırken, zorlu ve yorucu bir aşamayı geçerken, sevdikleriyle mutlu zamanlar geçirirken ya da bir şeye sahip olmanın hazzını duyarken yaşadığını düşünür. Geçirilen deneyim süreçleri, yaşamın değişen evrelerinde, realiteler boyunca insanı sürükler durur. Esas olan bu süreçleri geçirmek değil, bu süreçlerin üzerine bilinçli bir farkındalıkla odaklanabilmektir. Mutluluğa, acıya, kayba, hazza, korkuya, maddenin tüm çekiciliğine ya da zorluklarına rağmen, an be an bilerek hareket edebilen ve idrakli tepkiler geliştirebilen insan mütekamildir. Sevgi ve ışık düzeyi yüksek, Sonsuz Yaratan'a yakın olan da yine bu insandır. Ruhsal kudret bu şekilde açığa çıkabilir, sevgi bu şekilde yayılabilir. Yaşam döngüleri halihazırda mekaniktir. Mekanikliğin, mekanik olmayan yüksek biçimlerle değiştirilmesi sev...

BAĞIMLILIK HALLERİ

 Ölüm, her ne kadar yaşamı ve deneyim süreçleri geçirmeye yarayan kaba bedeni geride bırakmak olsa da, esas manada bağımlılıkların bırakılmasına karşılık gelir. Bedenin geride bırakılması, sorumlulukların ve alınması gereken derslerin de geride bırakıldığı manasına gelmez. Sonraki enkarnasyonlarda bu derslerin mutlaka verilmesi gerekecektir. Geçmişe ya da maddi hazlara karşı geliştirilen türlü bağımlılık halleri esasen kıymetli birer cevher gibidir ve çeşitli duygu formlarında, mekanik döngüler halinde; varlığın kendisini bir üst evrim seviyesine ulaştırabileceği itici tesirleri barındırırlar. Bu yüzden bağımlılık hallerine ait duyguları kontrol etmek ya da bastırmak yerine, saf bir biçimde gözlemleyerek tesirlerini içselleştirmek gerekir. İrade gösterilerek bilinçli bir yerden "hayır" denildiğinde ise gerçek özgürlüğe kavuşulur. İnsan bu özgürlük halinde gerçekten ölebilmiş ve bir anlamda zamandan özgürleşebilmiştir. İnsanın türlü türlü bağımlılıkları vardır. Yemeye, içmeye,...

DUA

 Eğer ilahi mekanizmalar beni daima gözetiyorlar ve ihtiyaçlarımı biliyorlarsa, yaşam yolculuğumu sıkı bir şekilde denetliyorlar ve bana şah damarımdan daha yakınlarsa, ben neden hala dua etme ihtiyacı duyuyorum? Dua, yukarıya yani ilahi gözetici mekanizmalara doğru yöneltilen bir tür dilekçedir. Bu dilekçenin yukarıya, kuvvetle ve çabayla, uygun kademeye gönderilebilmesi, dua eden varlığa gelmesi gereken ya da gelebilecek olan potansiyel haldeki yardımların gerçekleşmesini, aktif hale gelmesini sağlar. Yani dua, yardımı talep eden varlığın gayretiyle, yukarıyla olan bağlantının kuvvetlenmesini ve genişlemesini sağlayarak, ihtimal dahilinde, pasif halde, hazırda bekleyen ve ihtiyaç duyulan yardımların cevap bulmasının yolunu açar. Duanın kabul olmasının ise iki şartı vardır. İlki, duanın kuvvetle ve samimiyetle yapılması, diğeri ise yapılan duanın kendisinin ve diğer varlıkların evrimine engel oluşturmayacak içerikte olmasıdır. Yani her istenilen şey, varlığa her şartta verilmez; n...