31 Mayıs 2022 Salı

BOYUT BİLİNCİ

Boyut seviyeleri varlıkların gelişen bilinç düzeyleri ve evrim seviyeleri ile orantılı olarak değişir. Üçüncü titreşim seviyesinde bulunan Dünya gezegeni, üzerinde yer alan varlıklarla beraber devre sonuna yaklaşırken türlü katalizörler ve hızlanmalarla titreşim seviyesini yukarı çekmeye çalışmaktadır. Üçüncü yoğunluk derecesi varlıklarının negatif ya da pozitif yönde kutuplaşma yolunu tercih etmeleri için türlü zengin deneyim imkanları sunan bu boyut; korku ve güvensizlik hislerinin hakim olduğu, katı ve dogmatik bilinç hallerinin hüküm sürdüğü bir boyuttur. Bu aşamada sevgi uygulamalarını deneyimleyen varlıklar, idraklerini artırarak titreşim seviyelerini yukarı çekmeye çalışırlar. 

Dördüncü titreşim düzeyi sevgi ve idrak yoğunluğudur. Esasen sevgide bilgi yoktur, bilgiyle bakış açıları gelişen varlıklar giderek genişleyen sevgi realitelerini deneylerler. Bu aşamada birlik bilinci giderek daha çok gelişir. Şu an yeryüzündeki üçüncü titreşim düzeyi varlıklarının tümü kendilerini bu seviyeye çıkararak hasat aşamasına hazırlanmaktadırlar. Koşulsuz sevgi hisleri, merhamet duygusu  ve vicdan unsurları giderek genişleyen varlıklar; bu aşamada evrenin işleyişi ve ilahi idare mekanizması hakkında bilgi sahibi olmaya başlarlar. Sorgulanmamış, akla uygun olmayan kalıplar bu  evrede parçalanır.

Beşinci titreşim düzeyi bilgeliğin hakim olduğu boyuttur. Bu aşamada varlıklar sevgi uygulamalarını bilgelikle harmanlarlar ve birlik anlayışlarını genişletme uygulamalarını yaparlar. Altıncı yoğunluk derecesi ise bilgeliğin giderek derinleştiği, gözden geçirildiği ve sevgi idrakiyle yeniden kaynaştığı yoğunluktur. Besinci ve altıncı yoğunluklardaki varlıklar özellikle devrelerin sonlarında, üçüncü boyut titreşim düzeylerinde başkalarına hizmet edebilmek için enkarne olup, bilinç yükselmesine katkıda bulunarak görevler yapabilirler.

Varlıklar devreler boyunca giderek yükselen evrim seviyelerinde, farklı boyut, bu boyutların gerektirdiği sistemlerde, beden yapılarında ve anlayışlarda Sonsuz Yaratan'ı arama yolculuklarını sürdürürler. Bir diğer boyuta geçebilmek yani bilinç seviyesini daha üst bir noktaya uyumlamak her varlığın kendi elinde ve sorumluluğundadır. İdrakle artan sevgi ve merhamet uygulamaları, her bireyi kendimizin farklı bir yansıması gibi görebilmemiz ve içimizde sevgiyi koşulsuzca hissetmemiz, bu devrede özümsememiz gereken en temel anlayışlardandır. Kıyamet, bu aşamaya ulaşmış her varlığın kendi özündeki şuur toplanması ve vicdanı ile yüzleşmesidir. Cennet dediğimiz bir üst boyuta geçebilmenin ve onun bilgisine kavuşabilmenin verdiği sevinçtir. O gün hesap görücü olarak herkesin kendine yeteceği ve bir sonraki evrimsel aşamasını planlayacağı gündür.

Sirius Misyonu








23 Mayıs 2022 Pazartesi

ODAK

 Bizler hep sonuç odaklı yaşıyoruz. Yaşam amacımızın yolda ilerlerken an be an gözlemlemek olduğunu unutuyoruz. Yargılamadan, sevgiyle ve bilgiyle yapılması gereken bir gözlem bu, her adımda yüklerimizden, dar kalıplarımızdan ve cehaletimizden kurtulmak gerektiğini idrak etmemiz gereken bir gözlem... Bazen sonuç ne olursa olsun, hata yapmaktan korkmadan sadece bir tercih yapmak, yolda kalmak ve bu süreçleri idrak etmeye çalışmak yeterlidir.

 Varlığımızın özü bilgiden oluşur ve doğası gereği bilgiyi talep eder, genişlemek ve daha çok bilmek ister, bu da ancak maddesel ortamlarda deney ve gözlem ile mümkün olabilir. Giderek daha da artan deneyimiyle nefsini tanır, sorgular ve vicdani değerleri yükselmeye başlar. İdrakli olma ve şahsiyet kazanma süreci böyle işler. Evrim bilgiyi işleme kabiliyetinin giderek yükselmesi demektir.

 Maddeye bağlılığımız ve hırslarımız bizi farkında olmadan elde edilen sonuca odaklar. Bazen çok para kazanmak isteriz, bazen çok mutlu olmak, bazen de haz almak isteriz. Unuttuğumuz bir şey şu ki yaşam denilen deneyimler bütününün, elde edilen bu sonuçlarda değil; illüzyonik yaşam örgülerinde, yuksek benliğimizde kurguladığımız bu mizansenler içinde saklı olduğudur. Anda kalmanın önemini bu yüzden devamlı vurgularız. Bu anlarda, geçmiş ve geleceğe dair bizleri tesir altında bırakan imgelerden bağımsız yapabildiğimiz gözlemler; en sağlıklı katkıları, yaşamsal deneyimleri ve gözlemleri bizlere sağlar.

 Yaşam içerisinde kararsız kaldığımız zamanlar çok olur. Zihnimizde beliren gelecek imgelerinden hangisini seçmemiz gerektiğini bilemeyiz. Geçmiş tecrübelerimizi aklımıza getirmeye çalışırız. Seçtiğimiz yola göre bazen sonu bize göre hüsran olur bazen de başarı kazandığımızı düşünürüz. Esasen sonuçları ya da süreci başarılı ya da başarısız diye ayırmak anlamsızdır. Gerçek başarı o süreçten dersler çıkarabilmemizde yatar, yaşanılanlar bizim için büyük derslerle gizli anların toplamından ibarettir. Sonuçlar görecelidir. Önemli olan yolda kalmak ve o yolda mutlulukla, sevgiyle her anın tadını çıkararak ilerlemektir. Acılar da çeksek, hazlar da duysak, kötü sonuçlar da elde etsek aslında bunun bir önemi yoktur. Duyumsadığımız hiçbir gerçeklik daimi değildir. En önemli an içerisinde bulunduğumuz ve bizi yüksek anlayışa ulaştıran andır. 

Sirius Misyonu






18 Mayıs 2022 Çarşamba

POTANSİYEL

 İçine doğduğumuz millet, ırk, din ya da kültürler değişken dünya realiteleridir ve hiçbiri sonsuz yolculuğunda varlığın daimi unsurları değildirler. Varlığın genişliği ve bilinç düzeyi içine doğduğu ırktan ve o ırkın genlerinden değil, ruhsal yapısının enkarnasyonlar boyunca biriktirdiği potansiyelinden ötür gelir. Hiçbir ırk birbirinden kutsal değildir, ayrım yapılamaz, kutsal olan yalnızca Allah'tır ve onun ışığı ve bilgisi varoluşun her zerresinde tüm yarattıkları ile beraberdir. Her varlığın yüzünde Yaratan'ı gördüğümüz ve ayrımı değil koşulsuz birliği idrak ettiğimiz zaman yüksek bir anlayışa ulaşabiliriz.

Varlığımızın potansiyel vericisi enerjetik ruhsal yapıdır. Genişliği ve kapasitesi ondan kaynaklanır. Çivit rengi beden, yani astral beden sonsuz zekaya açılan süptil bedenimizdir (perispri) ve sarı renkli ışın bedeni dünya içerisinde sonda aracı olarak kullandığımız kaba bedenimizdir. Bu beden genetik aktarım yolu ile kalıtsal ve fizyolojik bilgilerimizi gelecek nesillere iletir ve ruhsal enerjimiz ile bir alaşım oluşturduğunda varlığımızı meydana getirir. Reenkarnasyon kaba beden için kalıtsal aktarım sağlar ama potansiyel verici ruhsal yapı için sadece kısa bir süre deney imkanı sunar.

 Ruhsal varlık enkarne olduğu milletin, kültürün ya da topluluğun kollektif şuuru içine doğar. O topluluğun evrim ihtiyacı, liyakati ve görev bilincine uygun hareket edebilir, birçok yüksek potansiyelli ruhsal varlık belirli bir dönem bu liyakat doğrultusunda o topluluk içerisinde enkarne olabilir. Bu yapılar organik evrilen unsurlardır. Ama Potansiyel verici ruhsal yapı için bu sınırlı bir deneyimden öteye geçmez. Ruhsal varlık evrim ihtiyacına göre bir sonraki enkarnasyonunda dünyanin farklı bir yerinde, farklı bir kültürde ya da evrenin farklı noktalarında, farklı beden yapılarında, sistemlerinde ve gezegenlerinde yaşantısını sürdürebilir.

 Varlık ne bedendir ne de ruhtur, her enkarnasyon sonrasında bir dinlenme ve tecrübeleri özümseme aşaması vardır, sonrasında varlık reenkarne olur. Reenkarnasyon evrenin en temel yasalarından biridir. Kaba bedenler, içine doğulan milletler, etnik unsurlar, kültürler hepsi evrilen dünya realiteleri olup varlığın belirli kısa bir dönem için deneylemesi gereken unsurlardır. Hepsi göreceli ve geçicidir. Hiçbir gen ya da millet diğerinden üstün değildir. Yaratımın hiçbir zerresi kutsaldır ya da değildir diye ayrılamaz, her bir zerre Yaratan'dan ötürü kutsaldır. Bu aşamanın özü ayrıştırma ya da üstünlük kurma değil, birlik ve her türlü ayrışmanın idrakle ortadan kaldırılması aşamasıdır. Varlığın gelişmişlik seviyesini onun Yaratan'a dair fikri ve olaylara karşı verdiği tepkileri belirler. Sonsuz evren ruhlar için sınırsız opsiyonları olan deney alanıdır. Bakış açımızı geniş tutarak içinde bulunduğumuz durumun geçiciliğini idrak etmeliyiz. 

 

Sirius Misyonu










12 Mayıs 2022 Perşembe

ERİŞİLMEZLERİN ERİŞİLMEZİ

 Tanrı'nın yolundan gittiğini düşünen ama henüz bir kez bile O'nun ne olduğunu sorgulamaya cesaret edememiş insanlar için, bu kavram bir put ve dogmadan ileriye gidemez. Bilginin sonsuzluğunu ve evrimin sürekliliğini kavrayabilenler, her bir yeni basamakta duyumsadıkları sevgi ve ulaştıkları realite düzeyinde O'na dair giderek gelişen bir anlayışa ulaşırlar. Bu anlayış, sonsuza uzanan ve kişiden kişiye; bilinç ve algı seviyesinin yüksekliği oranında değişkenlik gösteren bir arayış yolculuğudur. Yaratan'ın enerjisi varoluşu evreden evreye geçirir ve Yaratan daima yarattığı varlıkların ulaşabildikleri bilinç seviyesi düzeyinde; yarattıklarının algısında belirebilir ve onlar tarafından anlaşılabilir. Evrim yolculuğu sonsuz olduğuna göre bu arayış hiçbir zaman sona ermeyecek ve Tanrı, 'Erişilmezlerin Erişilmezi' olarak gizemini her daim koruyacaktır.

 'Tanrı nedir?' sorusunu sormaktan korkmamak gerekir. Sorup düşünen, bilgiyle arayışa geçen insan; otomatizma ve korku  kalıplarından sıyrılarak idraklenmeye başlayan makul insandır. Tanrı kavramı subjektif bir kavramdır, her varlığın anlayışı kendi gelişmişlik seviyesine göredir. Varlıklar Yaratan'ın sonsuz bilgisiyle sürekli olarak evrilirler, bu yüzden her zaman göreceli olma; yani bir sonraki aşamaya geçme ve kıyaslanma kaderine sahiptirler. Hiçbir göreceli varlık Bir ve Sonsuz olan Yaratıcı ile kıyaslanamaz. Kaynak olan ve kıyas kabul etmeyen O'dur.

 Tanrı kavramı acımasızlık ve korku üzerine değil, yüksek bilinç üzerine kurulu olmalıdır. Bu algı bakana göre değişir. Bakış açısını geliştirmek her bireyin kendi sorumluluğudur ve bunu herkes kendisi için yapabilir. Varlığımızı şartlandırmalardan, sorgulanmayan inanç ve yaşam kalıplarından uzaklaştırdığımız ölçüde özümüze; yani içimizdeki tanrısallığı keşfetmeye daha çok yakınlaşırız. Ve eğer bilginin ve deneyimin önemini kavrayabilirsek, yüksek bilinçle ve idraklice hareket etmenin bizi daima daha üst bir anlayışa, dolayısıyla Tanrı'yı anlamaya daha çok yaklaştıracağını fark ederiz.

 Evrendeki her zerre Tanrı'nın sevgisinden ve bilgisinden ötürü titreşir. İçimizde yüksek sevgiyi ne kadar çok hissedebilir ve bunu yansıtabilirsek O'nu anlamaya o denli yaklaşmış oluruz. Ve sevgiyle birlikte bilginin de nasıl bir öneme sahip olduğunu fark edersek vicdani yetilerimiz ve maddeye karşı tutumumuz da giderek gelişir. Tanrı'yı arayış yaratılmışlar için her zaman bir üst basamağa, aklın ve ruhun yüksek hür iradesi doğrultusunda adım atma isteği ile ortaya çıkar.  Aşama aşama farklı sistemler, boyutlar ve mekanlarda enkarne olan varlıklar bu yolculukta Yaratan ile birlikte deneylerler. Yüksek benliklerimiz evrenin en uç noktalarına kadar uzanan birer işlemci gibi görev alırlar, bilgiden oluşan özümümüz her adımda  yeni bir bilgi ve deneyim talep eder, üstelik bu basamaklar sonsuza uzanır.

Sirius Misyonu

9 Mayıs 2022 Pazartesi

CENNET & CEHENNEM

 Cennet, belirli bir evrimsel aşamayı tamamlamış varlığın bilinç ve farkındalık seviyesinin sembolüdür. Cehennem ise bedenli ve bedensiz hallerde, varlığın tekamülü için ihtiyaç duyduğu, kendi vicdanının gelişmişliği oranında duyduğu ızdıraptır. Ne cennet içinde hurilerin olduğu bir saray ne de cehennem sırta giyilen katrandan bir gömlektir. Kutsal metinlerde ham ve sembolik olarak verilen bu kavramlar, belirli evrimsel realitelerin artık açıkça anlaşılması gereken ifadeleridir.

 Ruhsal varlık,  boyutlar ve realiteler arasında türlü maddesel bedenler kullanır, Yaratan'ın sonsuz ışığı ve bilgisi  doğrultusunda evrimini sürdürür. Sıralı enkarnasyonlar geçirir. Sonunda üzerinde yaşadığı gezegende belirli bir evrim aşamasına gelir. O artık belirli bir realitenin bilgisini deneyimlemiş ve yeni bir başlangıcın kıyısına gelmiştir. Ham olan bilincinin sevgi ve idrakle belirli bir olgunluğa erişmesi, kutsal metinlerde 'cennet', açık bilgiye ulaşması ise 'cennet meyveleri'ne erişmeye hak kazanması olarak sembolize edilir. Cennet, varlığın başka bir gezegenin spatyomuna girebilecek ve o yerde bedenlenebilecek ruhsal inceliğe sahip olabilmesini anlatır.

 Cehennem ise hem bedenli hallerde kaba madde ortamında, hem de bedensiz hallerde, spatyom (ahiret) ortamında varlığın kendi vicdanından ötürü duyduğu ızdıraptır. Bu Tanrı'nın bir cezası değil, bilincimiz ve vicdanımızdan ötürü duyumsadığımız, dönüşmemizi sağlayan, planlı katalizörlerin tesiridir. Bunların üstesinden gelebildiğimiz zaman, yaşamın değişken realitelerden ve düşüncelerimizden ötürü gelişen bir illüzyon olduğunu fark ettiğimiz zaman, evrim basamaklarında yükseklere tırmanabiliriz.

 Ham, dogmatik ve rivayetsel düşünce formlarıyla varlığımızı kalıplara yerleştirmek yerine, Tanrı'nın bahşettiği ve kullanmamızı öğütlediği aklımız ile görünenin ötesini anlamaya çalışarak, katılıkları çözümleyerek üst bilince ulaşabiliriz. Gören gözlerimizi, duyan kulaklarımızı, idrak eden beyinlerimizi, bilgiyle ve deneyimle genişleyen ruhlarımızı bize veren, Bir ve Sonsuz olan Yaratan'ın sevgisi ve ışığı bu yolda her daim bizimle beraber olsun.

Sirius Misyonu

5 Mayıs 2022 Perşembe

ALMA VERME DENGESİ

 Varlıklar, Sonsuz Yaratan'ın ışığını ve bilgisini evrenler içerisinde işleme, deneyleme ve aktarmakla yükümlüdürler. Tesir alır, oluşturur ve aktarırlar. Bu tekamülün tanımıdır. Devinim eden enerjinin boyutlar ve evrenler içerisindeki yansıması olan varlık ve sistemleri temel bir aktarım yani alma verme dengesi üzerine kuruludur. Sağlıklı aktarım, Yaratan ve yarattığı varlıklar için, enerjinin ulaştığı en uç noktada aktif deneyim imkanı sunar. Bu yüzden bizler Tanrı'nın yani sonsuz bilgeliğin ve yüksek bilincin hizmetçileriyizdir.

 Alma verme dengesi ve kapasitesi, enkarnasyonlar boyunca varlıkların geliştirdiği bir yayılma bilincinden ötürü gelir. Yüksek vicdani değerlerimiz, bilgilerimiz ya da yaşam içinde elde ettiğimiz maddi gücümüz... Hepsi bu alışverişin ve etkileşimin sonucu ortaya çıkar. 

Bir varlığın elindeki bilgiyle başka varlıkların aydınlanmasına aracı olması ya da maddi gücünü başka varlıkların tekamüllerine yardımda kullanması, vicdani niteliklerinin ve birlik bilincinin gelişmekte olduğunun göstergesidir. Bu noktada sürekli olarak veren Sonsuz Yaratan'ı düşünebiliriz. Kaynak olan O'dur. Gelişmiş bir varlık bu yolda farkındalık kazanmış varlıktır. Özümsenen bilgiyi faydasızca barındırmaz ve başkalarına ışık olması için kullanır. Maddesel gücünü ona tapınmanın ve ona sahip olmanın geçici hazları için değil, etkileşimde olduğu varlıkların tekamülünde, hizmet için harcar. Bu dengenin kurulması önemlidir. 


Sirius Misyonu

2 Mayıs 2022 Pazartesi

REALİTEYE SAPLANMAK

 Realiteler birer amaç değil araçtır. Bizleri yüksek bilince ulaştıracak, özümüzü gerçekleştirebilmemiz için katkı sağlayan, bilgi ve hislerimizin yaşamlar içerisindeki illüzyonik karşılıklarıdır.

 Varlık nerelerden tesir aldığını ve hangi yaşam örgüleri içerisinde kendisini bulduğunu tespit edebilmelidir.  Din, millet, ırk, zenginlik, fakirlik, güzellik... ve bunun gibi tüm kalıplar, varlığın sonsuz tekamül yolculuğunda onun evrimsel gelişimi adına belirli bir dönem için planlanan geçici unsurlardır.

 İdrakli yaşam, bu unsurların bizleri nasıl kalıpların ve şartlandırmaların içerisine yerleştirdiğinin her daim farkına vardığımız, onları amaç edinmediğimiz, onlar aracılığıyla sevgi, idrak, bilgelik ve bütünlük anlayışı yolunda ilerleyebildiğimiz zaman mümkün olacaktır. 

 Yaşam içerisinde bilincimizin ve vicdanımızın en yüksek anlayışlara ulaşmasını hedeflediğimiz zaman, Sonsuz ve Tek olan Yaratan'ı arayış yolculuğumuzda gerçekten varlık amacımızı gerçekleştiriyoruz demektir. Sonsuz bilgi ve realiteler karşısında varlığın kaderi budur. Bu realiteler yani düşünceden ve bilgiden ötürü gelişen gerçeklikler tanrısal unsurlardır, organik değişken yapıdadırlar, varlıklar aracılığıyla tezahür ederler ve genişleyip kapsamlanırlar. Bizi yukarıya taşıması gereken bu durum ve halleri putlaştırdığımız takdirde Yaratan'dan öte rabler edinmiş oluruz, var olma amacımız bu putları kırmak ve ilerlemeye devam etmektir. Bunun için sorgulamalıyız, İbrahim sorguladığı için Yaratıcı'nın sonsuz enerjisinin maddenin ötesinde olduğunun farkına varabildi. O edindiği bir bilincten ötürü hareket ediyordu, kalıpları ve tekrarlayan döngüleri parçaladı. Sorgulamadığımız dinlerimiz, putlaştırdığımız ve birini diğerinden üstün gördüğümüz milletlerimiz, bizi bölük bölük ayıran ayrıştırıcı düşünce kalıplarımız, hesapsızca savurduğumuz değer yargılarımız...Hepsi bilgisizliğimizden ve bütünlük anlayışına ulaşamamış olduğumuzdandır. Tanrı'nın bilgisi sonsuzdur, saplantılarımız ve dogmalarımız etrafında geçirdiğimiz zaman boşa geçmiş demektir. Mutlak Tanrı tüm realitelerin ötesindedir.

Sirius Misyonu

ANDA MI KALMALIYIM?

 "Anda kalmalıyım" diyerek ana gelinmeye çalışılması, yaşam döngülerine farkındalıkla odaklanılmadığı sürece, geçici bir rahatlama...