Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TEZAHÜR

 Yaşam örüntülerine dikkatle odaklanıldığında sınırsız ve birleştirici olduğu fark edilen tüm olguların, Yaratan'ın sevgisinin ve ışığının tezahürü olduğu anlaşılır. Sevgi sınırsızdır ve andadır. Sevgiden doğan merhamet ve barış eylemleri birleştiricidir. Düşünce ise sınırlıdır ve zamandadır. Düşünce ve duygunun illüzyon içerisinde karşılığı olan realiteler ayrılık yaratır. Bu ayrılıkların giderilmesi, özgür irade sapmalarının algılanarak idrak edilmesi ve realiteler üzerinde hakimiyet kurulması ile mümkündür. Sınırsızın, sınırlı olanı gözlemleyerek anlamlandırması ve aradaki bağı illüzyon içerisinde keşfetmesi, kendisini tanımasının ve özündeki sevgiyi açığa çıkarabilmesinin yoludur. Sınırları olan, değişken ve tükenen yaşam unsurlarını kavrayabilmek, illüzyona dair temel bir farkındalık kazandırdığı gibi tüm bunlara kaynak olan sınırsız kapsayıcı sevginin de anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Sınırsız olanın, kaynak olduğu sınırlı ortamlarda, illüzyonatif imajlar sayesinde kendisi...

YARATAN DİNİN ÜSTÜNDEDİR

İnsanlar Yaratan'a taptıklarını düşünürler ama aslında dinlere taparlar. Bu, putlara tapınmakla ve ataların dinini sorgulamamakla aynı şeydir. Tüm dinler düşünce ürünü birer realitedir. Bu realiteler beşerin bilinç ve farkındalık seviyesini temsil ederler. Yönetilmeye muhtaç olan varlıklar yönlendirilirler ve bilinçlerine uygun Tanrı anlatıları onlara sunulur. Varlıklar bu düzeni kendileri oluşturabilmiş olsalardı bu aktarıma da ihtiyaç olmayacaktı. Dinler haktır ama sanıldığı gibi Yaratan tarafından direkt yazdırılmaları söz konusu değildir. Bu eylem göreceli yani insanlar gibi evren içerisinde görev yapan vazifeli varlık ve varlık sistemleri tarafından Yaratan adına yapılır.  Kutsal metinlerde direkt olarak Yaratanla konuşan ya da babasına seslenen peygamberler görülür ama aslında bu konuşmalar evren içerisinde bağlı bulunulan ve himayesi altında bulunulan vazife planlarıyla kurulan iletişimdir. Din mekanizmasına dahil olan insanlar, içinde bulundukları şuur düzeyinde bunu ancak ...

MERHAMET

 İnsanın kendisine ya da bir başkasına merhamet edebilmesi, varlık enerjisini zaman düzleminden kurtarmasıyla mümkündür. Bizi üzen yaşanan olaylar değil, o olaylar karşısında zihnimizde oluşturduğumuz imajlardır. Geçmiş acıları, gelecek pişmanlıkları, günahkar ve değersizlik hisleri, yaşanılanlardan ötürü oluşturduğumuz bu imajlara yeterince odaklanmayıp tesirlerini içselleştirmediğimizdendir. Tekrarlayan karmik döngülerin de nedeni budur. Madde illüzyonuna ait bu imajların algılanıp, zaman düzleminde sıkışıp kalmış enerji parçalarını özgürleştirmek; affetmenin ve merhamet edebilmenin yolunu açar. Tekamül basamakları bu şekilde tırmanılır ve özdeki sevgi bu şekilde belirir. Yaşanılan her şey gerektiği için yaşanmıştır. Dolayısıyla iyi ya da kötü etiketi yapıştırmak, gerekli ya da gereksiz diye yargı oluşturmak, "keşke yaşanmasaydı ya da şöyle olsaydı" diye söylenip durmak göreceli bir seçimi diğer göreceli bir seçimle kıyaslamaktan başka bir işe yaramaz. Kıyasın olduğu yerde ...

ÖZGÜR

Beşer, madde illüzyonuna hakim olduğu kadar özgürdür. İllüzyon hakimiyetini ise zamana yani duygusuna ve düşüncesine ait parçalarını fark edip, bu parçaları saf bir biçimde gözlemleyerek özünden gelen sevgiyle birleştirebildiği zaman sağlayabilir. Yani korkulardan arınmak, hazlar üzerinde disiplinli bir kontrol geliştirmek ve duyguların yönlendirici tesirlerini fark ederek düşünceyi revize etmek hakiki özgürleşmeyi sağlar. Bu aynı zamanda anın barındırdığı sevgiyi açığa çıkarabilmenin yoludur. Tesir alan, üreten ve aktaran bir varlık olan beşer düzeyindeki insanın zihni, bağlı bilincinin yani madde illüzyonu ve bedeni ile alakalı deneyim ve hafızasının; bilinçdışından ve özünden gelen sevgi titreşimleriyle harmanlandığı işlem merkezidir. İki yönlü çalışan bu merkez, bedeni ve beyni aracılığıyla illüzyona dair madde realitelerine bağlıdır. Madde realiteleri denildiğinde işin içerisine duygu, düşünce, bilgi ve mekan gibi zamana bağlı unsurlar girmeye başlar. Zihnin bilinçdışına bağlı tar...

YARGI

Yargı, varlığı ben merkezci bir anlayışla tepki vermeye iter. Benliklerle verilen bu tepkiye düşünce odağı olan ego biçim verir. Düşünce ise madde illüzyonuna yani zamana aittir ve yargılama durumunda gözlemci ile gözlenen arasında ayrılık yaratır. Odaklanarak, düşünce ve duyguların ötesinden bütün halde görebilmek saf bir biçimde algılamanın ve sapmaları gidermenin yolunu açar. Bu anda yargı ve ayrılık biter, illüzyonun ötesine geçilir ve farkındalık hali başlar. Varlık ya zihninde imaj oluşturur onun ardından sürüklenerek ayrışmaya devam eder ya da oluşturduğu imajı gözlemleyerek özden sevgi dolu bir bütünlük anlayışına ulaşır. Birisi illüzyonun etkisini sürdürür, diğeri ise varlığın idrakli hakimiyetini sağlar. Özgür irade sapmaları, ikilik unsurlarının gözlemlenerek teke indirgenmesi ile giderilebilir. Bu anlayış ve algılama durumunda sevgi deneyleri başarıyla sonuçlanır. Yani illüzyona dair çatışma, ayrışma ve korkunun gözlemlenerek algılanması ve giderilmesi varlığın bu madde düz...

İNANÇ & İLLÜZYON

Sonsuz Yaratan madde illüzyonundaki dağılacak bir imgede aranmaz; O, süregelen ve genişleyen anın farkındalığında aranır. Bu yüzden inançta ve imanda sevgi yoktur, sadece sanı vardır. Her ikisi de, madde illüzyonuna ait bir tanrı imgesinin şartlandırdığı yani hakim olunmamış düşüncenin yönlendirdiği ve kontrol altında tuttuğu zihin yapısına hitap eder. İllüzyona ait imge gözlemlenip algılanmaya başlanınca imaj yerini idrake; inanç şartlanması ise yerini sevgiye bırakır. Üçüncü boyut insanının zihni dördüncü boyuta bu şekilde evrilir. Korkunun bittiği yerde sevgi ve idrak belirmeye başlar. Saflaştırılmış bir zihinle algılamak, yani zaman düzlemine ait düşünce temelli bir unsuru gözlemleyerek içselleştirmek realite üzerinde hakimiyet kurulmasını sağlar. İnanç temelli tüm düşünce unsurları da ancak sağlıklı bir şekilde sorgulandığı ve gözlemlendiği zaman algılanıp üzerinde hakimiyet kurulabilir. Enkarnasyon gözlemlemek için; gözlem süreçleri de madde illüzyonu üzerinde hakimiyet kurabilme...

ÖZDEĞER

Başkalarını sevebilmenin yolu insanın önce kendisini sevmesinden ve değerini bilmesinden geçer. Bunun için de kendisine dikkatle odaklanması gerekir. Odaklanmak; sağlıklı gözlem yapıldığı takdirde bağımlılıkların, arzuların ve duyguların üzerinde bilinçli bir hakimiyet kurulmasına yol açar ve tesir alınan noktaları daha büyük oranda varlığın kontrolüne geçirir. Bu yolla kendisini başkalarının yargı ve imajlarına göre değil, kendi yüksek algısına göre keşfetmeye başlar. Makinesinin parçalarını gözden geçirerek işlevselliğini kontrol edebilir ve psişesine biçim verebilir. Bu sayede illüzyon üzerindeki hakimiyeti artacağından yaşamına denge gelir.  Bütünü yani kendisini yansıtan diğer parçaları anlamanın, affetmenin, sevmenin ve onlara şefkat göstermenin yolu da insanın önce kendisini sevmesinden başlar. Kendisinin dönüşmesi bütünün dönüşmesiyle aynıdır, kendisini sevmesi bütünü sevmesiyle aynıdır. İnsan kendisinin evrende nasıl önemli bir fonksiyonu olduğunu bilmez ve anlamazken bile...

KOŞULSUZ

 Koşulsuz sevgi, bir fantezi ya da zorla içine girilmesi gereken bir şuur ve vicdan hali değil; teknik bir farkındalık durumudur. Sevgi, birisine bağlanıp her şeye rağmen onu hoş görmek, kabul etmek ya da karşı konulamaz bir çekimle o kişiye ilgi duymak demek değildir. Sevgi, o kişiyi kendi realitesi dahilinde anlayarak, yargı oluşturmadan saf bir biçimde algılamak ve idrak etmek demektir. Bu noktada geliştirilen ideal tepki de zaten sevgiden ötürü olur. Bu sevginin koşulsuz olması gerekliliği ise, madde illüzyonu dahilinde, kendine hizmete odaklanmış negatif bir figürün, zalim bir topluluğun ya da affedilmesi imkansız gibi görünen insanların dahi, neden sonuç ilişkisi kurabildiğimiz zaman katı yönlerimizi, çatışmalarımızı, gelişmeyen birlik ve merhamet anlayışlarımızı bize yansıtmalarından ve bizden ayrı olmamalarından kaynaklanır. Mesele karşıdakini ayrıştırmadan algılama ve koşullanmayı meydana getiren benliklerin ötesinde bilinçli tepki geliştirme meselesidir.  Bu idrak ha...

SAF

Ruh bütünseldir ve yüksek benlikler arasında sanıldığı gibi bir ayrım yoktur. Katlanan boyutlar içerisinde dağılan varlık enerjisinin, farklı bilinç odaklarınca tezahür ettirilmesi madde illüzyonunu, yani imajinatif ayrılığı meydana getirir. İllüzyon seperasyondur. Bu separasyonun giderilmesi, bilinç odağının bir diğerini saf bir biçimde algılamasıyla mümkündür. Algı, ruhun madde illüzyonuna açılan kapısıdır. Tanrı tohumu olan yüksek benliğin, katalizör ve deneyimlerle evren içerisinde yeşermesi ve meyvelerinin toplanması algılamakla mümkündür. Demek oluyor ki, yaşamlar boyunca verimli gözlem süreçleri geçirebilmek ve tekamül basamaklarını tırmanabilmek, algının saflaştırılmasına bağlıdır. Bu saflaşma, varlık nezdinde zaman, düşünce ve duygunun üzerinde kurulan hakimiyet ile sağlanabilir. Bu hakimiyet şartlanmaları ve dogmaları giderir.  Düşüncenin mahiyetini anlayan varlık, ona bağlanmaz ama onu algılayarak evrilir, yani görüş açıklığını artırır. Özdeki sevginin kademe kademe beli...